Erdoğan ifadelerine söyle devam etti; Suriye halkı barışçıl bir geçişi hak ediyor. Ülkelerinin toprak bütünlüğünü ve egemenliğini koruyan, devlet kurumlarını koruyan ve tüm çeşitliliğiyle Suriye halkının isteklerini yansıtan bir geçiş olmalıdır. Bunun için de ulusal birliğe saygı gösterilmesi ve azınlıkların korunması gerekmektedir. Bu ilkeler, Akabe’deki Dışişleri Bakanları toplantısında kabul edilen prensiplerle de uyumludur.
Avrupa, bu kritik dönemde Suriye’yi desteklemek için üzerine düşeni yapmaya hazırdır. Avrupa Birliği’nin bölgede derhal aksiyon alacağı bazı hususlara değinmek istiyorum. Ülkede görevli en üst düzey diplomatımız Şam’a dönüyor. İnsani yardım ekiplerimiz aracılığıyla Suriye’de halihazırda Avrupa olarak bir varlığımız bulunuyor. İhtiyaç sahiplerine destek olmak üzere Suriye’deki varlığımızı her zaman sürdürdük ve bunu yaparken de Esad rejimiyle temasa geçilmemesi, işbirliği yapılmaması ve rejime finansman sağlanmaması ilkelerine sadık kaldık. Ancak artık çalışmalarımızı hızlandırarak HTŞ ve diğer gruplarla doğrudan iletişimimizi sürdürmek durumundayız. zorundayız. Elektrik ve su gibi temel hizmetler ve altyapı da dâhil olmak üzere erken toparlanma sürecine katılımımızı artıracağız. İnsani yardımlarımızı sadece bu yıl için 160 milyon avronun üzerine çıkardık. Ayrıca bir insani yardım hava köprüsü başlattık; bu kapsamda ilk yardım malzemelerinin bu hafta ulaşmasını bekliyoruz.
Avrupa, halihazırda Suriye’nin en büyük bağışçısı konumundadır. 2011’den bu yana düzenlediğimiz yıllık Suriye Konferansları ile toplamda 33 milyar avronun üzerinde kaynak oluşturduk. Bu desteği yeniden inşa sürecine odaklanarak sürdürmeliyiz, bu adım adım ilerleyen bir yaklaşım olacaktır. Ayrıca yaptırımların hafifletilmesi konusunu da ele almalıyız. Ancak bu, sahada barışçıl bir geçiş [sürecine] yönelik somut ilerlemeler görüldüğü takdirde mümkün olabilir. Gerçekten de Esad rejiminin düşüşü, Suriye halkı için evlerine dönme ve hayatlarını yeniden inşa etme umudu anlamına geliyor. Bu da hissedilebilecek en doğal duygu… Ancak buradaki belirsizlik büyük bir ihtiyat gerektiriyor. Bu nedenle tek birşey çok net: Tüm dönüşler gönüllü, güvenli ve insan onuruna yaraşır olmalıdır. Gerekli koşulların sağlandığından emin olmak için Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) ile birlikte çalışıyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan,
Türkiye’nin bölgede istikrarı sağlamada kritik bir rolü var. Birlikte, teröre karşı müteyakkız olmalıyız. Özellikle Suriye’nin doğusunda DAEŞ’in yeniden ortaya çıkma riski gerçektir. Buna asla izin veremeyiz. Türkiye’nin meşru güvenlik kaygıları ele alınmalıdır. Aynı zamanda azınlıklar da dâhil tüm Suriyelilerin güvende olması önem arz etmektedir.
Cumhurbaşkanı,
Bugün Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini de ele aldık. İlişkilerimiz hem zengin hem de karmaşık. Ancak net olan bir husus var: İlişkilerimizde ilerleme kaydediliyor. İkinci görev dönemimdeki ilk seyahatlerimden birinde Ankara’ya gelmem de konunun önemini gösteriyor.
Ekonomik ilişkilerimiz her zamankinden daha güçlü. Rakamlar bunu açıkça ortaya koyuyor. Geçen yıl aramızdaki ticaret 206 milyar avro ile rekor kırdı. Avrupa Birliği, Türkiye’nin en büyük ticaret ve yatırım ortağı. Bu ilişkiyi daha da güçlendirmeyi amaçlıyoruz. Geçtiğimiz Haziran’da yeni bir Yüksek Düzeyli Ticaret Diyaloğu başlattık. Şimdi de Yüksek Düzeyli Ekonomi Diyaloğunu başlatacağız ve Avrupa Yatırım Bankası ile Türkiye arasındaki angajmanın yeninden başlatılması için fırsatları ele alacağız. Bunun yanında, Gümrük Birliğinin modernizasyonuna ilişkin müzakerelerin yeniden başlatılmasını da merakla bekliyorum. Burada iki tarafın da kazanacağı çok şey var. Ancak görüşmemizde de ifade ettiğimiz gibi ilerleme kaydedilebilmesi için daha kuvvetli bir çabaya ihtiyaç olacak. Özellikle bir takım ticaret engellerini ele almamız gerekiyor. Bu konuda sizlerle hemen çalışması için Komisyon Üyem Maroš Šefčovič’e ricada bulundum. Rusya’ya yönelik yaptırımlarımızın delinmesinin önlenmesi gerektiği hususunu da ele aldık. Ve elbette BM çerçevesinde Kıbrıs görüşmelerinin yeniden tesis de önemli bir diğer konu.
Bununla birlikte son yıllarda Türkiye’nin milyonlarca Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapma sorumluluğunu aralıksız bir şekilde omuzladığını da bir defa daha ifade etmek istiyorum. Bu çabalarınız sırasında biz de sizin yanınızda olduk. 2011’den bu yana AB, Türkiye’deki mültecilere ve onlara ev sahipliği yapan topluma destek amacıyla yaklaşık 10 milyar avro sağladı. Bugün, 2024 için sunulacak 1 milyar avroluk ek desteği duyurmaktan memnuniyet duyuyorum. Bu destek Suriye’ye gönüllü dönüşler de dâhil, göç ve sınır yönetimi çalışmalarına katkı sunacaktır. Bu bağlamda bu 1 milyar avroluk desteği, Suriye’de ortaya çıkabilecek yeni ihtiyaçlar doğrultusunda sahadaki gelişmeler ışığında yeniden uyarlayabiliriz.
Türkiye, Doğu Akdeniz güzergâhında göçün yönetilmesinde kilit bir ortak olmaya devam ediyor. Ortak önceliklerimiz doğrultusunda birlikte çalışmamız ve sınır yönetimi, göçmen kaçakçılığıyla mücadele ve vizeler konusundaki işbirliğimizi derinleştirmemiz büyük bir önem taşıyor.
Önümüzde süreçte bizi çok yoğun bir mesai bekliyor. Hem Suriyelilerin önderlik ettiği ve Suriyelilerin sahip çıktığı siyasi geçiş [sürecinin] desteklenmesi, hem de aday bir ülke olan Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkilerin derinleştirilmesi anlamında var olan iyi işbirliğimizin devamını sabırsızlıkla bekliyorum. Birlikte halklarımız, bölge ve ötesi için büyük işler başarabiliriz. Teşekkür ederim, diyerek konuşmasını bitirdi.